14 Haziran 2013 Cuma

KAS'LAR DEVRİNDE BABİL

Ankara, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Sumeroloji Bölümü
Tezi veren : Ord. Prof. Dr. Benno Landsberger.

Dr. KEMAL BALKAN

Sumeroloji Asistanı.

Önasya tarihinin yeni kronolojisine göre İsa'dan önce 16. yüzyılın ilk yarısında Önasyada, birbirinden biraz evvel veya biraz sonra bütün yazılı kaynakların birdenbire susmasile başlayıp bu muhtelif memleketlerde
muhtelif uzunlukta devam etmiş olan ve "karanlık devir,, diye adlanan devir cihan tarihinde derin izler bırakmış hadiselerin oluşçağıdır.
Bu karanlık Önasya toprakları üzerinden 1400 yıllarına doğru tamamen silinmiş bulunlunduğu zaman buradaki devletlerin fiziyononomileriniiı. eskiye nazaran kökünden değişmiş bulunduğuna şahid oluyoruz.
Değişiklik devlet organizasyonlarında aranmalıdır.
Çağın başlarında bu sahanın, hududlarında görünen birtakım kavimler artık önasya. hakimleri arasına karışmış bulunuyorlardı.
Nitekim şarktan gelen Kaş'lar Babilde, Mitanniler şimali Mezopotamya ve Suriyede hakimiyeti ellerine almışlardı.
Asur ve Anadolu yabancı istilâsında masun kalmıştı.

Devlet organizasyonları ve idare sistemleri bakımından esaslı noktalarda bir birlik arzeden Babil, Mitanni ve Eti devleti ile sayısız vesikalarla bunlara iltihak eden Asur'uda göz önünde bulundurarak bu birliği araştırmak birbirlerinden ayrıldıkları anları tesbit etmeyi üzerime aldım.
Bu memleketlerde görülen müşterek vasıfları "feodalizm » adı altında topladım.
Çalışma ipotezi olarak şunu kabul ediyorum ki, gerek Kas'lar gerek Mitanni'ler ve belki de Eti'ler tarafından
bütün bu memleketlerde yeni idare teşkîlâtı kurulmuş, eskiden izleri görülmekte olan timar ve zeamet esasları bu mefhumların gerçek anlamlarına en uygun bir şekilde yeni baştan tanzim edilmiştir.

1600-1800 yılları arasında feodalizm mefhumunda gördüğümüz üç esaslı noktayı - mahalli farklar bulunmakla beraber - bu memleketlerin herbirisinde bulmak kabildir.
Bunları şöylece sıralayabiliriz:
1) Bütün memleketlerde memleketin hakiki sahibinin kıral olduğu fikri hakimdir.
Onun bu hakkı karşısında hususi hukukun hiçbir değeri yoktur.
Mülkî servet ancak kıral hediyesi yolu ile elde, edilebilir.
Hiç olmazsa başlangıçta kıral hediyesi dışında toprak mülkiyeti olmamış olduğunu kabul etmek gerektir.
2) Kıral ile halk arasında bir asiller  tabakası vardır.
Bunların ekseriyeti kıral ailesinden veya saraya mensup birtakım kimselerden müteşekkildir.
3) Mülki servete sahib olmuş olan kimseler krala karşı muayyen vazifelerin ifası ile mükelleftirler ki bundan muafiyet ancak kral fermanı ile mümkündür.

Atıştırmalara evvela Babil ile başlamak gerekiyordu. 
Çünkü Babil bu dört devlet içinde teşkilâtı en mükemmel vesikaları en bol olanı idi. 
Diğer taraftan Önasya memleketlerine dağılmış plan Babilli yazıcılar bu teşkilâtın esas şekillerini ve ona ait mefhûmları az da olsa gittikleri yerlere buradan taşımışlardı. 
Bu bakımdan evvelâ Babildeki sistemi ortaya çıkarmak ve bu araştırma neticelerini bir miyar olarak kullanmak suretiyle diğerleri üzerinde karşılaştırma yolu ile işlemek ve bu suretle dört ayrı devletin hususiyetlerini plastik bir şekilde ortaya çıkarmak lâzım geliyordu.

Bu dört devletten Asur, Mitanni ve Eti hakkında henüz etraflı araştırmalar yapılmamıştır, Babil'e gelince burada sabit birer fikir olarak mabed iktidadiyatı ve oba mülkiyeti fikirlerine saplanıldığından hakikati
görmek mümkün olmamıştı.
Kaslar çağı tarihlere Babil kültürünün bir yıkılma devri ve Kaşlar da bunun amili olarak geçmiştir.
Yakın zamanlarda anlaşılmıştır ki bu devir Babil edebiyatının devlet elile toplattırılıp himaye gördüğü, edebi eserlerin resmî nüshalarının tertip edildiği, akad dilinin en ziyade incelip işlendiği bir devirdir.
Biraz aşağıda izah edeceğimiz Kas'lar devrinde Babil'de devlet idaresi ve ictimaî tenevvûün bizce henüz iyi nüfuz edilemiyecek kadar girift ve mütekâmil şekiller arzetmesi göstermiştir ki devir Babil ve dolayısiyle' cihan
tarihinin üzerinde ilgi ile durulacak çağlarından birsidir.

Burada Kaslar hakkında şunu ilâve edelim.
Onlar bu sahalara şarktan gelmiş ve ilk olarak Süleymaniye havalisindeki dağlık bölgede yerleşmişlerdi. Hammurabi'nin halefi zamanında Babillillerle ilk karşılaşmalar başlamıştı.
Babil mukavemeti onları garba doğru Dicle üzerinden orta Fırat boylarına sevketmiş, az kaldıkları bu saha istikametinden Etilerin Babil seferinden 50 yıl kadar sonra Babile inerek hakim olmuşlardı.
Babil vesikalarına göre orada 576 yıl kalmışlarsa da bunun  mühim bir kısmı Babile yerleşmedikleri zamanlara şamildir.
Dillerinden kalan pek az kelime onların İndo-germenlere ait olmayıp daha ziyade bunlarla komşuluk ettiklerini göstermektedir.

Kaynaklar: Kaslar devrine ait vesikaların en büyük kısmı orta Babilde Nippur (bugünkü Nuffaf) şehrinde 1889-1900 yıllarındaki kazılarda bulunmuştur.
Bunlar akatça olup bugüne kadar takriben 600 kadarı neşredilmişse de kazıcılar bunların 15000 den fazla olduğunu söylemişlerdir.
Fakat bu rakam müzelerdeki mevcuda uymamaktadır.
Yayınlanmamış olanların bir kısmı Amerika müzelerinde ekserisi de İstanbul müzesindedir.
Kazılarda vesikaların buluntu yerine dikkat edilmemiş olmasına rağmen muhtevalarından bunların Nippur'un
büyük valisi (guenna) nin sarayına ait arşivde bulundukları anlaşılmaktadır;
Evvelce bu arşiv bir mabed arşivi olarak kabul edilmişti.

Vesikaların eh mühim kısmı Nippur eyaletinin idaresine dair hesap vesikalarıdır.
Sayısı pek az olan, hukukî vesikalar mobil eşya köle alım satımına aittir.
Mühim bir kısmı da idarî mektuplardır. Başlıca şu gruplara ayrılmaktadır:
1) kıral mektupları. Bir kaç tane olup kıral tarafindan Nippur eyâleti valisine yazılmış kısa mektuplardır,
2) ahu (kardeş) mektupları. Nippur valisine büyük memurlar veya derebeyleri tarafından yazılmışlardır. Bunlarda ona gönderienler "kardeşim» deye ve adının kısaltılmış şeklile hitab etmektedirler,
3)belu (bey) mektupları; bunlar derebeyi veya büyük memurlar tarafından emirlerindeki kimselere yollanmış emir mektuplarıdır,
4) ardou (köle) mektupları. Bunlar3 üncü grubun muhatapları tarafından bela(bey) lara yazılmıştır ki bunda
gönderen kendisini beyin kölesi olarak tesmiye etmektedir. Bunlarda selâm formülü olarak "beyimin bittu'su. (timar manasında ev) iyidir denmektedir. Tîmarların mahiyeti hakkında bu nevi pek fazla malûmatı
ihtiva etmektedir.
AKA/EKE/AĞA
BEY/BEY İL/BEY İLLU
ARDOU/ORDU/ORDA


 Bütün bu mektuplar içinde kirala yazılmış Olması muhtemel olan birtek mektup birtarafa bırakılırsa Nippur arşivinin ve dolayısile Nippur'un memlekette hâiz olduğu hususî meyki kolayca anlaşılır.
Arşivde korunmamış olan ağaç üzerine yazılmış vesikaların varlığından da haberimiz vardır.
Babilde oturan kiralın hususî arşivinin de henüz bulunmamış olduğuna işaret edelim.

Memleketin muhtelif yerlerinden ele geçmiş olan kısa inşaât kitabeleri tanrılara yapılan takdimelerin kitabeleri idare hakkında hemen hemen hiç bir şey vermez.
Mısır f iravnlarına Babil kıralları tarafından gönderilmiş olup Mısırda Elamarnada bulunan mektuplar Nippur vesikalarından elde edilen tarihi levhayı tamamlamakta işimize yaramaktadır.


Mülhakatta yeri malûm olmayan bir şehirden ele geçirilmiş olup bir timar sahibine ait bulunan 30 kadar tableti - ihtiva eden arşiv de bu hususta çok kıymetlidir.

Daha geç devirlerden, kalmış olan, arazi bağışları ve muafiyet vesikaları mâhiyetinde olan kudurru (hudud taşı) denen taş kitabeler daha ziyade Nippur vesikalarının kesilmesinden sonraki çağı aydınlatmaktadır.


Nippur arşivinin en eski vesikası Burnaburiyaş'tn ilk yılı (1384) ile tarihlenmiştir.
En geç tarihi taşıyan vesika 130 yıl kadar sonra 3 üncü Kaştilyaş'ın 6 ncı yılında yazılmıştır.
Bu tarih Babil'in Asur istilâsına uğramasının da tarihi olup bundan sonra Nippur arşivinde vesika saklanmıyacaktır.
Bu hadis aynı zamanda derebeylik sisteminin de bir dönüm noktasını teşkil eder.

Bu vesikaların tetkikinden Kaslar devrinde feodal karakter arzeden Babil devlet idaresini üç safhada araştırmak lâzım geldiği anlaşılmıştır.

I—Kasların Babil dolaylarında yerleşmelerinden başlıyarak Babile girdikleri zamanlardan Nippur arşivinin başlamasından biraz evvelki bir zamana kadar sürmüş olması lâzım gelen ilk devir (takriben 1750-4450). İdareye dair bu devirden orijinal hiç bir vesika kalmamış olup bu hususta ancak daha geç devirlerin vesikalarından istidlalde bulunabiliyoruz.
Bu çağ feodalizmin esas formlarını bulduğu kurulma ve gelişme çağıdır.
Kaslı derebeyler idaresinde muayyen ailelerin daha ziyade şimali şarkîdeki dağlık havalide müstakil bir şekilde hakim olmaları suretinde görülen bu feodalizm ilk zamanlarında şüphe yok ki dâima merkeziyetçi ve bürokrat esaslara alışmış olan Babilliler için çok yabancı bulunuyordu. Babillilik ancak devrin sonuna doğru bu sistemle ünsiyet peyda etmiş olmalıdır.

II — Feodalizmin klasik çağı. Babillilerin ilk devirdeki derebeylik ile tanışma ve anlaşmasından sonra Babilliliğin gelenekleri ile bu yeni zihniyetin ustaca uzlaştırılmasıyla meydana getirilmiş bir derebeylik
sistemidir.
Bunun esas formları şunlardır: Babilin kaslı kiralı ile birlikte Nippur eyâletinin valisi olan ve guenna tesmiye olunan ve Babil asil tabakasının reisi olan bu memurun şâhsında tecelli eden bir dereceye kadar ikinci bir kırâl şahsiyeti yani çifte krallı bir idare sistemi.
Bütün iktisadî faaliyetlerinde Nippur'da guenna rejimi tarafından idare edilen fevkalâde meziyetçi bir derebeylik ki daha ziyade Nippur eyaletinde Babillilere ait birçok gayri müstakil timar arazisiyle karakterize
edilebilir.
Bu eyalette ve memleketin diğer yerlerinde Babillilere mahsus .müstakil timar toprakları ile birinci feodalizm safhasından beri devam etmekte olan Kas'lı feodaliteler de mevcuttur.

Burada bu çok karışık sistemin bugüne kadar basit bir sentez ile ve tamamen yanlış olarak mabed iktisadiyatı suretine gösterilmiş bulunduğunu hatırlatalım.
Halbuki araştırmalarımız bize bu devirde mabedin hiçbir toprak mülkiyetine sahip bulunmadığını bütün ihtiyaçlarının devlet elile tedarik edildiğini göstermiştir.

III — Daha geç devirlerden kalmış olan kudurru (hudud taşları) ile temsil edilen feodalizm çağı. Bu devirde guenna parlak mevkiini kaybetmiş, Nippur merkezi idaresi ortadan kalkmış olup kiralın idarecinde gerilemiş bir merkeziyetçilik ile karakterize edilebilecek olan bir derebeylik sistemi kurulmuştur.

Klasik feodalizm çağının ana hatları.

Guenna memurluğu:
Akat diline Sumerceden guennakku olarak iktibas edilen kelime eski Babil devrinde bir kült yerinin ismidir. Kas'lar devrinde bir memuriyet adı olmuş olup herşeyden evvel Nippur pihatu'su (mesuliyet sahası, eyalet manasında) nun valiliğini ifade eder. Fakat o bundan çok daha ziyade bir kudret ve salâhiyeti de tazammun eder ki 2. Kadaşmân - Enlil'in bu unvanı takınması ve Asur kıralı Enlil - nirari'ninbir guennaya gönderdiği bir mektupta kendisine ahu (kardeş) diye hitab etmiş olması bu payenin en yüksek siyasi mevkiine bir delildir.
Nippurdan idare edilen merkezi idarenin de nazımıdır.
Onun valilik salahiyetleri Nippura komşu eyaletlere de şamil olmuş olsa gerektir.

Memleketin en yüksek dini mertebesi olan Enlil tanrısı rahipliği (nu. eş Enlil ) çok defa onların şahıslarında birleşirdi.
Bundan başka lu. e. dub. b. a= tablet evinin adamı ( akatçası şandabakku) gibi üçüncü bir unvan, kelimenin manasından anlaşıldığı gibi onların ilmin yani yazılacağın en yüksek mümessili bulunmakta olduklarına delildir.
Guenna sarayının mektebi devrin zadeganına mahsus bir üniversite olup Babil kiralının ve Elam, Arapha, Hanigalbat, Arabistan gibi komşu memleketlerin en yüksek tabakasının çocuklarının okutulduğu bir yerdir.

Nippur vesikaları bize koyu bir merkeziyetçilik ve bürokratizm göstermektedir ki benzeri ancak 3. Ur hanedanı devrindeki Sumer idaresinde görülebilir.
Bu tamamen guenna'ların eseridir.
'Bu meselede halledilmesi güç olan, merkeziyetçiliğin sadece Nippur eyaletine mi mahsus olduğu yoksa memleketin tamamına mı şamil bulunduğu keyfiyetidir.
(kinci şık doğru olacak olursa bu taktirde kiralın hakiki mevkiinin tayini de ayrı bir güçlük doğurmaktadır. Bunu halletmek için aşağıdaki notlardan hareket etmek lâzımdır.:
1) memleketin en uzak mıntakalarından (Pers körfezi sahillerinden, Süleymaniye havalisinde olan yerlerden, Akattan ve Elam hududundaki sahalardan) guennaya büyük miktarda zahire tahsilatına dair mektuplar gelmektedir.
2) Guenna kendisine memleketin muhtelif yerlerinden gönderilen ahu (kardeş) mektuplarını (bak sahife) yazan asillerin başıdır.
3) Nippur, eyaleti dışındaki mıntakalardan gelen şikâyetlerin mercii de guennadır,
4) Merkezi idarenin en büyük kâtipleri ondan emir almaktadır.
5) Bir hesap vesikasında kıral kızlarının arazilerinin merkezi idareye kalmış olan borçlarını guenna kiralın zimmetime geçirmiştir.

Diğer taraftan neşredilmiş bulunan Nippur vesikaları mevcudun ancak pek az bir kısmıdır.
Ağaç üzerine yazılmış olan vesikalar da korunmamış bulunduğuna göre bu arşivin pek zengin olduğu anlaşılır. Bununla beraber Babil, Akat, Ur, Uruk, Der gibi memleketin büyük merkezleri vesikalarda ya birkaç defa veya hiç geçmez ki bu sadece tesadüf gibi görünmemektedir.
Kiralın arvişinin de bulunmamış olduğunu zikretmiştik.
Bu karışık meseleler arasında şurası emniyetle söylenebilir ki hiç olmazsa Nippur eyaleti içinde asilzadeler idaresinde bir takım idare vahdetleri bulunmakta olup burada büyük bir merkezi idarede vardı.
Bu tamamen guenna'ların eseri olup bunlar akrabalıkla bağlı bulundukları Babilli asil sınıfın reisi idi.

Birçok güçlüklerle metinlerden terkib suretile hemen hemen eksiksiz bir guenna'lar sırası.elde ettik; Bu memurluk Nippur arvişlerinin kurulmasından biraz evvel başlamış olsa gerektir.

İlk tanıdığımız guenna Ninurta-nadin - ahhe olup 2. Kurigalzu zamanından Burnaburiyâş'ın ilk yıllarına kadar bu vazifede kalmıştır. Onun bu memurluğun birinci mümessili olmamış olması çok muhtemeldir.

Yerine oğlu Enlil - kidini geçmiştir. Sayısız vesikalarla kendisini çok iyi tanıyoruz. Burnaburiyaş ye 3. Kuriğalzu'nun ilk yıllarında guenna'lk yapmış olup bu şahsiyetlerin en parlak simasıdır. Asur Kiralı Enlil - nirari kendisine iki mektup yollamıştır ki bunlarda ona İliliya' deye adının kısalmış şekli olan samimiyet formu ile hitab etmekte ve birisinde de "kardeşim» demektedir.

Mûteakib guenna, Kurigalzu zamanında yaşamış olan yarı kasça bir ad taşıyan Nazi - Enlil'dir ki kendisinden az vesika kalmıştır.
Oğlunun"ismini bilmiyorsak ta bu Nazimaruttaş zamanındaki Niriurta - apla iddina olsa gerektir.2. Kadaşman - Enlîl'in hamisi İtti -Marduk -balatu bir guenna olmamış olsa gerektir. Bir aralık mezkur kıral da bu unvanı
taşımıştır. Olay, kıralların guennalığa verdikleri kıymeti gösterir.
Kudur - Enlü'in ilk zamanlarından başlayarak Şagarakti - Şuriyaş ve 3. Kaştilyaşın bütün zamanlarını idrak etmiş plan Amel - Marduk payenin son kudretli simasıdır.
Bir mektup onun Enlil - kidini ailesinden olduğunu göstermektedir.
Kaştilyaş zamanındaki Asur istilâsı guennalığın yıkılmasını doğurmuştur denebilir.
Bundan sonra Melişipak kudurru'sundan tanıdığımız Enlil - zakir - şumi ve Enlil şum- imbidaha ziyade yüksek birer kıral memuru tipinde kimselerdir.
İstiladan sonra Nippur arvişleri birdenbire susmuşlardır.
Bu da guenna'lığın ortadan kalkmakta bulunduğuna bir işarettir.
O tarihte orta Babil'in idare merkezi Nippurdan İsin şehrine geçmiş olsa gerektir.
Daha sonra Babilin Asur istilâsında bulunduğu zamanlarda ve Nebokadnezar zamanında sadece şandabakku denen guenna memuriyeti yüksek bir paye olarak tekrar dirilmiştir.

Nippur eyaletinde merkezi idare: Guenna'ların yaratmış olduğu çok
karışık merkezi idarenin ana hatlarını şöylece hülâsa edebiliriz. Bu sistemin
alâkasının siklet merkezi toprağın işlenmesi ve mahsulün istihsal
ve istihlâki meselelerinde toplanmıştır. Bu hulasa olarak şöyle cereyan
etmektedir. Devlet vergileri hesab edildikten sonra istihsal olunan mahsulün
tamamı devlet ambarlarına teslim edilirdi. Sayısı pek çok olan bu
depolar ya "ambar „ veya "çadırlık„ gibi isimlerle anılırdı. Bütün timâr
sahipleri ve kendilerine bağlı halk, bütün yüksek memurlar istinasız
bütün mabedler belki guenna bile bütün zahire ihtiyaçlarını makbuz
mukabilinde bu depolardan temin ederlerdi. Bunlardan herbirinin bu
ambarlardan birinde veya bir kaçında hesabı bulunurdu. İşçilere verilen
tayın (epru) muayyen miktarı hiçbir zaman aşmazdı. Yüksek tabakanın
hissesi (aklu ve situ) böyle bir tahdide tabi değildi. Bundan başka
bu depolardan dışarı ve içeri masrafları için verilen zahire arasında bir
fark yapıldığı gibi bunlardan faizle ödünç (HAR-ra), faizsiz, ödünç

(hubuttatu), ve hediye (rimuta) verilmekte idi.

İşte Nippur arşivini dolduran vesikalardan yüzde seksenini bu
neviden tevdiat ve tevziat hesaplan teşkil etmektedir ki kuru ve,
yeknasak pek kapalı yazılmış isim ve rakam listelerinden ibarettir.
Bunlar sayesinde ve mektupların da yardımiyle timar sahibi şahsiyetlerin
timarlarının ve hususi evlerinin idaresine bir dereceye kadar nüfuz
edebiliyoruz. Bü evler "kapalı ev idaresi,, tipinde bir iktisad nizamına
bağlıdırlar. Bu vaziyette akla şu sual gelmektedir: bu timar
sahipleri neden bu ihtiyaçlarını devlet ambarlarından tedarik etsinler?
Buna tam bir cevap bulmak mümkün değildir. Şimdilik hâdisenin cereyan
tarzını tesbit etmekle iktifa ediyoruz.

Bu depoların işleyişi meselesinde açık kalan noktalar şunlardır:
kıral sarayına verilen meblâğdan haberimiz yoktur. Guenna sarayı için
ayrılan da pek o kadar açık değildir.

Umumi menfaat işlerinde çalışan işçilerin, askerlerin ve muhafaza
kollarının ne yolda beslendikleri hakkında bir fikrimiz yoktur.

Uzak memleketlerden gelen büyük miktarda vergilerle, Nippur eyaletinin
toprak sahiplerinden kesilen vergilerin nerelerde sarfolunduğunu
da bilmiyoruz.

Babilde toprağın idarî taksimatı:

Memlekette en küçük idare vahdeti alu = şehirdir. Her şehrin başında
bir hazannu = şehir âmiri bulunur. Şehir ve köy arasında bir
fark yapılmaz. Şehirlerin muayyen bir arazi hududu vardır. Bir veya
birkaç şehir timar (bitu) olarak birleştirilebilir. Şehirler aşağıdaki
idare vahdetlerine dahildirler:

1) pihatu — mesuliyet sahası (eyalet manasında). Bu bir çok şehirlerden
ibaret genişçe bir idare sahasıdır. Gerek klasik gerek üçüncü
feodalizm çağında böyle birçok pihatu tesbit edebilmekteyiz. Nippur
eyaleti de bunlardan biridir. Nippurun şarkında Dicle ile dağlık
bölge arasında Pan-seri, Bit Sin-magir, Bit-beri vardır. Şimalde Dicle ile
Fırat arasında pihat Upî bulunmaktadır. Yerlerini tayin edemediğimiz
birkaç tane daha biliyoruz. Nippur eyaletinin idare amirinin guenna
olduğunu görmüştük. Onun, komşu eyaletlere de nafiz bulunduğunu
söylemiştik-( bak s. 49). Bununla beraber bu pihatu'ların başında bulunması
icâb eden idare amirlerinin ne isimde memurlar olduğunu da
söyleyemiyoruz.

2) Bir kısım topraklar mâtu = memleket namı altında geniş müstakil
idare bölgeleri teşkil etmekte idi. Hemen Nippurun cenubundan
başlayarak ta Pers körfezine kadar uzanan.. saha mat Tâmtu == Denizeli
idi. Orta Babilde sadece pihatü'lar bulunmuş olsa gerektir. Babil merkezi
etrafındaki sahada müt Babili bulunuyordu. Bunların her ikisi de
eski tarihi isimlerini muhafaza etmekte idiler. Şimali şarkideki dağlık
bölgede Süleymaniye civarında müt Alman (bugünkü Holvan) ve

komşuları mat Hamana, Buruttaş ve cenupta Elam hududuna doğru

müt Namar bulunmakta idi.

3) Müstakil bîtu (timar) 1ar» İlk feodalizm çağından kalmış oriji

nal vesikalar bulunmadığını söylemiştik. Mezkûr devir hakkında üçüncü

devrin vesikaları olan kudurru (hudud taşlan ) ve daha geç zamanlara

ait Asur vesikalarından öğreniyorum ki şimali şarkideki dağlık havalide

ilk zamanlardan ta en geç zamanlara kadar Kas aileleri yaşamıştır.

Bu yerler onların Babile inmeden evvel esaslı olarak yerleştikleri bir

saha idi ki Babili aldıktan sonra da siklet merkezleri buralar idi. Bu
eski Kas asıl familyaları buralarda timar sahibi olarak kalmışlardır.
Meselâ Elam hududunda Der şehri civarında mat Namar Kas'lı
Hamban ailasinin miras timarıidi. Kas'lar Babilde hakimiyeti kaybettikten
sonra da bu timar hala o aile elinde idi. Halman, Hamana,
Buruttaş gibi memleketler hakkında da aynı şeyi düşünmeliyiz. Kudürru'lardan
tanıdığımız bit Karziabku, bit Ada, bît Muktarissah, bît
Abirattaş ve Asur Vesikalarından tanıdığımız bît Haşmar en eski
Kas derebeylikleridir. Hemen hemen hepsi Kasça isimler taşımakta
olup Dicle şarkında bulunmaktadırlar.

Bunların tamamile müstakil olduğu yani devlet tarafından Nippur
arşivlerinde göreceğimiz bitu'lar gibi kontrol edilmediği muhakkaksa
da devlet veya kıralla olan münasebetleri hakkında vazıh bir
fikrimiz yoktur.Klasik devirde birer pihatu olarak görülen Bit Sin-magir,
Bit beri ve kudurrularda pihatu olan Bit Pir'-Amurru, Bit Sin-şeme,
Bit Sin-aşarid gibi timarların kurucularının hangi zamanda yaşadıkları
ve bunların ne zaman eyalet haline geldikleri belli değildir,

Nippur arşivlerinin başlamasile Babilliler de timar sahibi olarak
görülmeğe başlar. Babil asiller zümresi guenna'nın etrafında toplanmıştır.
Bu vesikalarda şarktaki Kas derebeylerinden hiç bahsedilmez.
Onların bir Kas plan kirala bağlı olmaları muhtemeldir.

Nippur pihatu'su içinde klasik devirde pekçok bîtu tanıyoruz. Fakat
o derece merkezi idare nufuzu altındadırlar ki müstakil faaliyetlerini
takip etmek çok güçtür. Bunlara henüz tam mânasile
nüfuz edemiyoruz. Nippur dolaylarında tanıdığımız bîtu sahipleri hep
Babilce isimler taşırlar. Bunlar merkezi idarenin yüksek memurlarıdır.

Nippur eyaleti içinde en büyük timar sahibi guenna'ların kendileridir.
İçlerinden Enlil-kidini ailesinin Nippur eyaletinde geniş bir timarmalikânesi bulunmaktadır.
Sumerce bir kitabe bu ailenin tanıdığımız ilk reisi guenna Ninurta-nadin-ahhe'ye kıral tarafından bir kısım arazi
bağışlandığını göstermektedir.
Onun oğlu Enlil-kidini'ye tımarın idaresine dair gelen mektuplardan ve idarî vesikalardan timarın faaliyetleri
ve mahiyetini bir dereceye kadar takip edebiliyoruz.
Bu tarihten 150 yıl sonra da timar hâlâ aynı ailenin elinde bulunmaktadır. Şimalde Dicle boyunda Bel mâtati yani tanrı Enlil'e ait {arzolunan çok geniş bir memleketin de en geç zamana kadar Enlil-kidini ailesinin elinde
kaldığı sabittir.
Bu aileye mensup erkekler mar Enlil-kidini yani E. oğlu deye anılmaktadır ki bu zamanda mar NN olmak bir asalet ifadesi idi. Nippur vesikalarından böyle birçok asiller tesbit edebiliyoruz.
Çok defa bu ailelerin onlarca ve hatta yüzlerce yıl evvelki kurucularını bulmak ta mümkün olmuştur.

Enlil-kidini ailesinin bir reisi vardır. Fakat bu riyasetin hangi nizamlara göre geçtiği ve timar toprağının aile arasında ne yolda taksim edildiğini bilemiyoruz.
Diğer guenna'ların da bunun gibi malikânelere sahip bulundukları muhakkaktır.

Klasik devirde kiralın kendine mahsus bir malikânesine rastlamıyoruz.
Fakat kıral ailesinin de timarlara sahib bulunduğuna dair birkaç misâl vardır.
Bir Amarna mektubunda (No. 12) Mısır'a giden bir kıral oğlu veya kıral damadına bitu'sundan ve şehirlerinden bahsolunuyor.
Nippur vesikaları arasında bir hesab vesikası kıral kızlarına mahsus malikâne'nin merkezî idareye kalmış olan mahsul teslimatı borcunun guenna tarafından kiralın zimmetine geçirildiğini göstermektedir.
Bununla beraber kıral ailesinin durumu henüz çok müphemdir.
Bu herşeyden evvel kıral arşivinin bulunmasile esaslı olarak aydınlanacaktır.

Nippur arşivlerinin hesap listeleri klasik devirde bize birçok derebeyi siması tanıtmaktadır.
Bu timarlar müstakil değil yani guenna idaresine bağlıdırlar.
Bunların -tevarüs edilmiş olmaları çok muhtemel görünmektedir.
Bununla beraber bu mesele de henüz karanlıktır.
Vesikalarda bazan pek küçük timarcıklar al NN=filanin şehri suretinde görülür ki bu takdirde timar bu şehir ve civarından ibarettir.

Klâsik devirde pihat bit Zazzaş içinde Nabûşarrah ailesinin üç nesillik arşivi bulunmuştur ki Nippur eyaleti dışında gayri müstakil bir bitu misalidir.
Aile efradının timarda hissesi vardır.
Aile reisi valiye vergi ve kral masrafları (sit şarri) için tevdiatta bulunur.

Cenupta Denizelinden Nippura gelmiş olan bir mektupta şehirlerin, bitu'ların, sumakti ve âlik arki'lerin vergilerinden bahsolunmaktadır.
Bunlardan ikincinin Nippur vesikalarından anladığımız mânada bir timar olduğu muhakkaktır.
Üçüncü ve dördüncünün küçük timar sahipleri olması çok muhtemeldir.
Fakat bunların mahiyeti hakkında hiçbir şey söyleyemeyiz,.
Yalnız sumakti kelimesinin kas'ça olduğunu biliyoruz.
Nippurda bu iki kategori bulunmamıştır. Tabirlerden birinciye gelince bu bir timara bağlı olmayan devlete bağlı bir şehirdir.
Nippurda pek girift olan merkezi idare bize orada bu gibi şehirleri seçmek ve bunların idaresini takib etmek imkânını vermese de bu nevi şehirlerin Nippurda da bulunduğuna şüphe yoktur.
Nippurda timar ve devlet mülkiyeti haricinde şahsî mülkiyetin mevcut olduğuna dair bir emare yoktur. Mahdud olan hukukî vesikalar arasında arazi alım satımına dair tek bir vesika bulunmamıştır.

Gayrı müstakil, olan timar sahipleri devlete bir çok vergiler ve birtakım vazifeler ifâsı ile mükellef bulunuyorlardı.
Bu sonuncular ilku ve dikutu namı altında toplanmıştır.
Klasik devirde az zikredilîrse de müteakip devirden bunlar hakkında vazıh bir fikir elde etmek kabildir. ilku'nun ne olduğunu söylemek güçtür.
dikutu muhakkak ki iş mükellefiyetidir.

Devlet gelirleri: 
Devlet hernevi toprak mahsullerinden bir miktar vergi almaktadır. .
Ayrıca yün, deri ve yağdan da vergi alınmaktadır.
Hububattan alınan vergiler şunlardır:
a) şibşu. Bütün mahsulün (telütu) 1/3 ünden ibarettir. Ferdî bir vergidir. Timarın nevine göre bazan
mülk sahibi bundan muaf tutulabilir.
b) miksu. Nisbeten küçük bir miktardır. Bunun kimden alındığı pek vazıh değilse de guenna kararile
bundan muafiyet mümkün olduğunu biliyoruz. Bu da           ferdidir. c)
abullu. Bu vergi.sadece şehirlerden alınmakta olsa gerektir. İsminden
de anlaşıldığı gibi şehirlere alış veriş için gelenlerden tahsil olunmaktadır.


Bundan başka merkezi depolara zahire yatıranlardan nakliye, torba ve ardiye ücreti olarak birçok kesintiler daha vardır.

Halk sınıflan :
Memurlar :
Klasik devrin saray memuru hakkında malûmatımız çok noksandır.
Prosopografileri hakkında zengin malû mata sahip bulunduğumuz birçok yüksek şahsiyetlerin ne gibi memu

riyetlerde bulunduklarını söyleyemiyoruz. 
Merkezî idarenin depolarında zahire toplama ve dağıtma işlerinde çalışan memurlara yazıcı (tupsârru) denmektedir.
miksu vergisi makisu denen memur tarafından tahsil olunmaktadır. reş şarri bir kıral memurudur ki teftiş işleri ile meşguldür.
Ordunun baş kumandanı olan şahıs Kas'ça sakrumaş olarak tesmiye olunuyor. Kapalı ev iktisadiyatında çalışan memualardari âbil babi ve şaknu en mühimleridir.

Toprağı işleyen halk tabakaları :                                                                                                        Toprağa bağlı dört sınıf tesbit edilmektedir :
a) işşaku şa harbi bunlar sabana bağlı olan çiftçilerdir.
b) işşaku şa temi. Emre tabi çiftçiler.
c) erreşu fellâhlar,
d) şutapâ. Belki de kollektif toprakta çalışan çiftçilerdir.

Bunların içinde birinci ve dördüncü sınıfın köyde muayyen bir toprağı olsa gerektir.
Bununla beraber bütün bu sınıfların arasındaki  farklar henüz gereği kadar açık değildir. Bunlardan başka devletin  umumî işlerinde devlet toprağında, su tesislerinde çalıştırılan işçiler (sâbu) de vardır.
(NOT:   SABU=su tesisi işçisi BU-SA???/MU-SA???

Zanaat sahipleri : Bunlar ya müstakil olarak veya kapalı ev iktisadiyatına bağlı olmak üzere iki nevidir. İkinci nevide muhtelif nevi dokumacılar, marangoz, demirci, değirmenci, biracı, yağ sıkıcı ve saire gibi her meslekten kimseler bulunur.
Bunlar efendileri olan asilin konağında bütün aile efradı ile birlikte çalışırlar ki çok defa böyle bir konağın bu nevi işçilerinin yekûnu onlarca kimse" olur. Bunlar qattinnu namile anılır.
KADIN???

Az olmakla beraber gördükleri işlere mukabil bir ücret alan demirci, marangoz, arabacı, gemici gibi müstakil zanaat erbabı da vardır.
Ayrıca devlet veya bitu'nun sürülerine nazarat eden çobanlar vardır.
Tüccarlann da müstakilleri bulunduğuna dair bazı izler varsa da devletin veya bitu'ların tüccarları olup olmadığım bilmiyoruz.

Ana hatlarile hülâsa etmeye çalışmış olduğum bu mevzuu bana telkin etmiş ve çalışmalarım esnasında beni daimi surette teşci etmiş olup gerek filolojik ve gerekse idarî meselelerin anlaşılmasında daimi surette
yardımlarını lütfetmiş olan muhterem hocam Prof. Landsberger'e teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim.

Önasyada Feodalizm araştırmalarının tamamlanması için aşağıdaki noktalar üzerinde çalışamalara devam etmekteyiz:

1) Klasik devrin yukarıda bahsolunan açık meseleleri, Kas ve Babilli'lerin memlekette beraber yaşayışları, Askerî vaziyet, Kıral ve ailesinindurumu.

2) .Kudurru'larla temsil olunan üçüncü feodalizm çağı.

3) Asur devletinde derebeylik araştırmaları.

4) Mitanni „ „ »

5) Eti „ „ „

Bu noktalar üzerindeki çalışmalar henüz taslak halindedir.
Etiler. sahasındaki araştırmalar bir hayli ilerlemiş olup bu mesaimde bana kıymetli yardımlarını lütfetmekte bulunan hocam Prof. Güterbock'a teşekkürlerimi sunarım.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder