Kassit’ler veya Kas’lar,
M.Ö. 1680 – 1160 arasında Zagros (Van bölgesinde, İran-Irak sınırında)
dağlarından güneye inerek Mezopotamya'da devlet kuran dağ kavmi.
Üçüncü
Ur
sülâlesi ve Birinci Babil devleti zamanında Kassitler, asker, işçi,
köle olarak
veya atlarını satmak üzere Babil bölgesine girmeğe başladılar.
Kerkük
ovasında,
bugünkü Süleymaniye dolaylarına yerleştiler, fakat sonra Babilliler
tarafından
batıya doğru sürüldüler.
Mezopotamya'nın karışık durumundan faydalanarak
Gandaş adlı bir liderin başkanlığında birleştiler, Fırat
boylarından güneye
inerek Babil bölgesini istilâ ettiler.
Burada altı yüzyıl hüküm
sürdüler, Sümer
ve Akkad kültürlerinin büyük ölçüde etkisi altında kaldılar.
Zamanla
kendilerini Mezopotamyalı saymağa başladılar.
Bu devirde Kassit tahtına
Agum
(hük. 22 yıl), Kastiliyaş I (hük. 84 yıl) ve Kastiliyaş II (hük. 22 yıl)
adlı
krallar geçti.
M.Ö. XVII. yy.ın başlarında kassit tahtına geçen
kralların
önemli bir faaliyeti görülmez.
Bu yüzyılın ortalarına doğru Kassit
tahtına Agum
II adlı bir kral geçti.
M.Ö. XVI. yy.da Kassit devletinin başına geçen
krallar
şunlardır: Barnaburiaş I, Kastiliyaş III, Ulam Buriaş, Agum III
(Amenofis III
ile çağdaştır).
Bu son kral zamanında Kassitler geniş bir yapım
faaliyetine
giriştiler; kanallar açtılar, sulama sistemini geliştirdiler.
Agum III
dış
siyasete de önem verdi; Mısır ile siyasî ilişkiler kurdu.
M.Ö. XV. ve
XIV.
yy.larda Kassitlerin başına Kadaşman Harbe (1410 – 1396) geçti; sonra
sırayla
Kurigalzu I, Kadaşman Enlil I, Burnaburiaş II (1367 – 1346), Kadaşman
Harbe II,
Kurigalzu II (1343 – 1321), Nazi Muruttaş (1320 – 1295), kral oldular.
Kassitlerin Elamlıler ve Asurlularla yaptıkları sürekli mücadeleler ön
Asya'nın
tarihî gelişimi bakımından önemlidir.
Mısırlılarla dost geçinen
Kassitler,
Suriye üstünde hak iddia etmekten vaz geçtiler, fakat buna karşılık
gerek
Elam'ın ve gerekse Asur ülkesinin hâkimi olmak istediler.
Fakat Mitanni
krallığının yıkılmağa yüz tutması üzerine yeniden bağımsızlığını
kazanan Asur
devletine karşı, siyasî ve askerî bir üstünlük sağlayamadılar.
M.Ö.
XIII. yy.da
Kassit tahtına şu krallar geçti: Kadaşman Targu (1294 – 1278),
Kadaşman Enlil
(1277 – 1271), Kudur Enlil (1270 – 1263), Şagarkti Enlil (1263 – 1250),
Kastiliyaş IV (1243 – 1242), Enlil Nadir Şumi, Kadaşmanı Harbe (1241 –
1238),
Adad Şum İddina (1241 – 1238), Adad Şum Naşır. M.Ö. XIII. yy.ın son
çeyreğinde
Kassit kralı Kaştiliyaş IV, Asur kralı Tikulti Ninurta I'e yenilince,
Babil
şehrinin hâkimiveti Asur'a geçti.
Asur kralı Tikulti Ninurta I'in
ölümünden
sonra Kassitler kısmen bağımsızlıklarını kazandılar, hatta bir süre için
Asur'u
nüfuzları altına aldılar.
Fakat bu başarı çok uzun sürmedi ve M.Ö. 1160
yıllarında Mezopotamya'daki Kassit hâkimiyeti büsbütün ortadan kalktı.
—
Devlet idaresi.
M.Ö. II, binyılda Kassitlerin idaresi altında
bulunan
Aşağı Mezopotamya'da, Hitit ve Mitanni devletinin idaresine birçok
noktada
benzeyen feodal nitelikte bir devlet teşkilâtı vardı.
M.Ö. 1750 ile 1450
arasında, tam bir feodal devlet düzeni görülür.
Fakat M.Ö. XV. yy.ın
ortalarından itibaren kültür bakımından olduğu gibi, devlet idaresi
bakımından
da Kassitler, Babil'in etkisi altında kaldılar.
Babil'in merkeziyetçi ve
bürokratik idare sistemini feodalizmle birleştirerek değişik bir devlet
düzeni
ortaya koydular.
Babil'de oturan kral ve Nippur eyaletinin «guenna»
adını taşıyan valisi asıl yönetici durumundaydılar.
Kassit
hâkimiyetinin
sonlarına doğru Nippur'da guenna'lar ile birlikte merkezileştirilmiş
idare
sistemi de ortadan kalktı: mutlak hâkim, kral oldu.
Kassitlerde her çeşit toprak ürününden yün, deri ve yağ gibi maddelerden
belirli
bir miktar vergi alınırdı. Birçok kimse devlet çiftliklerinde ve
imalâthanelerinde angarya işler görmek zorundaydı.
—
Dil ve edebiyat.
Kassit kralları, kitabelerinde Mezopotamya çivi
yazısını ve sami dilini kullandılar.
Babil edebiyatına büyük bir önem
veren
Kassitler, edebî eserleri devlet eliyle toplattırarak resmî nüshalarını
çıkarttılar.
Bazı kassit bilginleri akkad dili üzerinde de inceleme
yaptılar.
Bunun yanında bazı krallar Sümer dilinde kitabeler yazdırarak Kassit
diliyle
akraba olduğu anlaşılan bu dili canlandırmak istediler.
Daha sonraki
Kassit
belgelerinde samî adları yerine Sümer, Elam ve Hitit adlarının
kullanılmış
olması da bunu doğrulamaktadır.
—
Din.
Kassitler Babil'in en büyük tanrısı Marduk'u koruyucu
tanrı
olarak saymakla birlikte, kendi tanrılarını da ihmal etmediler ve
yazıtlarında
bunlardan daima söz ettiler.
Fakat yerli
halk
tarafından hiç bir zaman kabul edilmeyen bu tanrılar, Kassit
hâkimiyetinin
yıkılmasıyla ortadan kalktı.
—
Güzel sanatlar.
Kassit kralları Mezopotamya'da büyük bir yapım
faaliyeti
gösterdiler, büyük şehirlerde cepheleri süslü tapınaklar ve saraylar
yaptırdılar.
Kassit sanatının karakteristik eserleri olarak «kudurru»
adını taşıyan taş steller gösterilebilir.
Tarla sınırlarında yahut
tapınaklar
içinde duran ve arazi veya emlakını belirli kişilere, birtakım
imtiyazlar ve
vergi muafiyetleriyle birlikte verilmiş olduğunu bildiren bu steller,
yalnız
sanat bakımından değil, dil ve sosyal teşkilât bakımından da son derece
önemli
yer tutar.
Kassit devrinde yapılan mühürlerde Hammurabi devri
mühürlerine
benzeyen birtakım resimler bulunmaktadır. Fakat Kassit hâkimiyetinin
ortalarına
doğru resimler özelliğini kaybetmiş; resimleri çevreleyen çerçeve
kalınlaştırılmış ve büyütülmüştür.
►Kaynak:
Meydan Larousse
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder