6 Temmuz 2013 Cumartesi

AMORİ - AMURRU - AMORİT - MARİLİLER??? -

Amoriler (Akatça: Amurru) Sami dillerine bağlı bir dil konuşan eski halk. MÖ y. 2000-y. 1600 arasında Mezopotamya, Suriye ve Filistin  tarihinde en etkili olan halk Amorilerdir.

Amori sözcüğü “Batı” anlamına gelen Sümerce Martu sözcüğünden türemiştir.

Kökenleri
En eski çiviyazısı kaynaklarda (MÖ y. 2400-y. 2000) bu halkın batıdan geldiği söylenir, ama çıkış yerleri, büyük bir olasılıkla Suriye değil, Arabistan'dır. Savaşçı ve göçebe bir halk olan Amorilerin, Akadlar (MÖ 4000 - MÖ 2100) ve Üçüncü Ur Hanedanının (MÖ y. 2112-y. 2004) çöküşlerine yol açtıklarına inanılır.

MÖ 2. binyılda Akad dilinde geçen Amurru terimi, yalnızca bir etnik topluluğu değil, aynı zamanda bir dili ve Suriye ile Filistin'i kapsayan siyasal ve coğrafi bir bölgeyi belirtiyordu. MÖ 2. binyılın başlarında Arabistan kökenli büyük kabile federasyonlarının büyük göçleri, asıl Babil'in Orta Fırat Havzasının ve Suriye-Filistin'in işgaliyle sonuçlandı. 
Amorilerin gelmesiyle Suriye'de kimi kentler yıkıldı, kısa ya da uzun bir süre için birçok yerde, kent yaşamı sona erdi.
Mezopotamya'da bazen besin ve iş arayan küçük topluluklar, bazen yağmacı çeteler halinde dolaşan Amoriler imparatorlukların gerilemesinden yararlandılar ve bu süreci hızlandırdılar Akad (MÖ 22. yüzyılın başı), sonra Ur (MÖ 21. yüzyılın sonu).

Ur'un yıkılmasından sonra bu kabileler, Mezopotamya'da küçük krallıklar kurarak Sümer - Akad kültürünü hızla benimsediler. Amurru asıllı krallar yurttaşlarını başıboş dolaşıp kargaşa çıkarmaktan vazgeçirmeye çalıştılar. Daha eski kaynaklarda sözü geçen Amoriler ile bu kabileler arasında bir ilinti olabilir. Ama bazı bilim adamları bu kabileleri Doğu Kenanlılar ya da Kenanlılar diye adlandırmayı yeğlemektedirler.

Sümerler ve Akadlardan sonra bölgeye hâkim olan Amoriler de bu kültür mirasını sahiplendi ve Babil kenti Dicle-Fırat bölgesinin siyasi ve ticari merkezi konumuna geldi. Ardından, Güney Mezopotamya ve Asur ülkesini içine alan büyük Babil İmparatorluğu oluştu. İlk Babil hanedanının krallarından biri olan Hammurabi, kent devletleri arasında birlik sağladı, ünlü yasalarını uygulamaya koydu, bilim ve teknolojide ilerleme kaydedilmesini sağladı.[2] Hammurabi gibi Babil ülkesinin yerel krallarının hemen hepsi Amori kökenliydi. Amorilerin başkentlerinden biri Mari idi (bugün Suriye'de Tel el-Hariri), Haleb (Halep) ise daha batıdaki siyasal merkezdi. Bu bölgeye ve Filistin'e yeni gelenler Hurriler ile tümüyle karışmış durumdaydı. O sırada Amurru denen bu bölge, merkezi Hazor olmak üzere Filistin'in kuzeyini ve Suriye Çölünü kapsıyordu.

Dilleri
Amorilerin dili olan Amurru, eski Sami dillerinin en eskilerinden biridir. Hami-Sami dilleri ailesinin bir kolu olan Sami dillerinin Kuzey Orta öbeği içinde yer alır. Bugün Suriye'nin kuzeyini oluşturan bölgede eskiden konuşulan Amurru konusundaki bilgiler, hemen hemen yalnızca sözcük dizinleri ve adlardan edinilmiştir. Özellikleri bilinmemekle birlikte, o dönemdeki özel adların kronolojisinden yola çıkarak Amurru'nun tarihi MÖ 3. binyılın son yüzyılından başlatılır.

Amurru, “karanlık çağ” diye nitelendirilen MÖ y. 1600-y. 1100 arasında Babil ülkesi ve Orta Fırat'tan silinirken, Suriye ve Filistin'de en yaygın dil oldu. Hiçbir zaman yazıya dökülmemiş lehçeleri (batı Sami tipi), Mezopotamya'da Akatçanın karşısında kaybolarak Suriye'nin, aralarında akrabalık bulunan ağızlarına karıştı.

Tarihten silinmeleri
Göçebelikten vazgeçen Amurrular, yerleşik düzende yaşayanların içinde kayboldular. MÖ y. 1100'den sonraki Asur yazıtlarında Amurru terimi, Suriye'nin bir bölümü ile Fenike ve Filistin'in bütünü için kullanılıyordu. Ama artık o dönemde belirli bir krallığı, dili ya da halkı adlandıran bir sözcük olma niteliğini kaybetmişti.

Amurrular,
III. binyıldan sonra Suri­ye'nin kuzeyinde Babilonya'da Palmira va­hasında yerleşmiş bir samî kavim. XV.-XIV. yy. larda Amurru'lara, Suriye'nin güneyinde Kenan diyarından Arnon'a kadar, Ürdün ır­mağının doğu kıyıları boyunca rastlanır. İbraniler çölde kaldıktan sonra onlarla bu­rada temasa geçmişlerdi. Amurru'ların sanatı Batı Mezopotamya Samilerinin sanat grubu­na girer. Onların eseri sayılabilecek anıtlar, II. binyıl başlangıcında görülür. En tipikle­ri, daha çok Batı ve Fırtına tanrısı Amur­ru'yu temsil eden silindir'lerdir. Louvre'da­ki, diz çökmüş bir insanla başı altın yaldızlı yabani tekeler grubu şeklindeki adak bu tanrıya adanmıştır. Dönüm noktası sayılabi­lecek bir eser de, kral Hammurabi'nin kanu­nunu ihtiva eden steldir. Bu stel Babilonya sanatı'na yol açar, Mezopotamya'daki daha eski devirlerin sanat niteliklerini toparlar.
Amurru dili, Akkad metinlerindeki birtakım küçük özellikleri veya özel isimleri açıklamak için bazı dil bilginlerinin var say­dıkları bir dil. Amurru kelimesi Akkadcadır ve aşağı yukarı M.Ö. 1950'den 1651'e kadar Babil'e kral yetiştiren batılı bir topluluğa ve­rilen addır.
Amurru sülâlesi, Batı'nın bir samî sülâ­lesi. M.Ö. II. binyıl süresince Akkad diya­rına hükmetmiştir. Babilonya'nın on bir hü­kümdarından en ünlüsü Hammurabi olan bu ilk hanedanın başlangıç ve çöküş tarihleri M.Ö. 1950 ve 1651'dir. Kaynak: Meydan Larousse

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder