Tarihden ders çıkarmak (1): Hz. Musa
Yıllarca Yahudi düşüncesi ve tarihcileri
bir plan üzerinde hareket etmekteler. Aslında tarihi saptırmaların asıl
nedeni kurguladıkları dinin bir temele oturtma çabasından başkası
değildir. Gerek national geographic ve gerekse bilimsel akademik
çalışmalar her yahudi tezleri ve bu tezlerin ıspatına yönelik çalışmalar
içermektedir. Verimli arazilerin üzerine oturma çabaları nil ve kudüs
çevrelerini Yahudi toprağı gibi gösterme çabalarından başka bir şey
değildir.
Gerekçekli payları Kurandan öğüt
alma mantığı çerçevesinde değerlendirilmiş ve dersvekuran
takipçileri için yayınlanmaktadır. Gönderilen çalışmaya bir takım
eklentiler yapılarak bölümler halinde yayınlayacağız.
Bir ön bilgi olarak : israil,
asur, mı-sır,
“Hz.Musa’nın
Mısır ve çevresinde yaşadığına dair zorlama bazı israiliyat destekli
çalışma dışında tarihi kaynaklar hiç bir delil bulamamış, ekmek yapımını
bile resmeden ve yazıya geçiren bir toluluğun Hz. Musa ve o dönem
olaylarının yazılmaması çok manidardır.”
Kuran’da geçen “mısri”
kelimesi hem kent hemde Mısır ülkesi olarak çevriliyor. Biz daha çok “mısri”
kelimesinin Mezopotamya’daki kent uygarlıklarını kastettiğini
düşünüyorum. Eski Mısır’da Firavun hem
kral, hem de tanrıdır. Kuran’daki Firavun Mısır
hükümdarı değil de tanrı kral manasında kullanılmış olabilir. Peki bu
firavun kimdir. M.Ö. 1800-1750 arasında yaşayan Babil
hükümdarı Hammurabi olarak düşünüyorum.
Genelde “Hammurabi”
ismi, “Hammu”, “-rabi” olarak ikiye
bölünmekte, “hammu” kavmin lideri, “rabi”
büyük anlamlarından, kavmin büyük lideri anlamı çıkarılmakta. Ham-mu-rabi
olarak da bölünebilir. “Mu” “olan”
anlamında ön ek olarak alınırsa “murabi” “rab
olan” anlamını verir. “Hammurabi” ise “Rab
olan ham” anlamındadır. “hammu”nun değilde, “ham”
kelimesinin lider olduğu kanaatindeyim. Yine Kuran’da geçen “ham-an”
kelimesinin sonundaki “-an” eki ikinci anlamını verir.
“Haman”, “ikinci ham” yani “ikinci
lider” anlamında kullanıldığını düşünüyorum. Bununda vezire
denk geldiği kanaatindeyim.
Mantıklı bir ihtimal daha var. Eski
Babillilerin kökeni Amoritlerdir. Amoritlerin Mezopotamya’ya batıdan
geldikleri bilinmesine rağmen, tam olarak neresi olduğu bilinmiyor.
Suriye veya Arabistan olabileceği söyleniyor. Eski Mısır ve Afrika’da Ham
kavimleri bulunur. Hammurabi’deki Ham kelimesinin Hamilerden geldiği
düşünülebilir. Bu yüzden Hamilerde olduğu gibi hükümdarlarına firavun
denmiş olabilir.
MÖ. 2.000-1.750
tarihleri arasında Amoritler; Suriye, Filistin ve
Mezopotamya bölgelerine girip yağmalarlar. Bu bölgedeki kent
uygarlıklarını yok olma seviyesine kadar getirirler. Daha sonra
kendileri de kent devletleri kurmaya başlamışlardır. Babil bu kent
devletlerinden biridir. Aynı tarihler arasında Eski Mısır,
Hiksosların saldırısına uğramış, Aşağı Mısırda Hiksos
kentleri kurulmuştur. Hiksoslarda Amoritler
gibi sami kökenlidir. Hiksos; yabancı kral
anlamına gelir ve hangi milletten olduğu bilinmez. Arkeolojik olarak Aşağı
Mısır’da, Hiksoslara ait kentler
bulunamamıştır. Sebebi, bu kentlerin delta bölgesinde bulunması ve Nil
nehrinin getirdiği alüvyonların altında kalmasıdır.
MÖ.2.000-1.750
tarihleri arasında, hem Yakındoğu’da Amorit işgalinin
yaşanması, hem de Eski Mısır’ın Sami dili konuşan Hiksosların
işgaline uğramasını, tesadüf olarak görmüyorum. Eski Mısır’ın
işgali ya Afrika tarafından yada Asya tarafından olur. O devirlerde
Afrika’da Samiler bulunmadığına göre ancak Asya’dan gelebilirler. Zengin
uygarlıkları yağmalayan Amoritlerin gözünden Eski
Mısırın kaçacağını hiç zannetmiyorum. Hiksoslarla
Amoritlerin aynı kavim olduklarını düşünüyorum. Hammurabi
yasalarının bulunduğu dikili taşlar, ülkenin sınır bölgelerine kadar
gönderilmiştir. Bunlardan biri Diyarbakır’da bulundu. Hammurabi
zamanı Babil devletinin zannedildiğinden daha geniş bir coğrafyaya
yayıldığınu gösterir. Hammurabi’nin Sümer,
Asur ve bazı Amorit kentlerini aldığı
bilinmekte. Benim düşüncem Eski Mısır’da
dahil Amoritlerin hakimiyetine girmiş tüm bölgeleri
birleştirdiğidir. Eski Mısır
hükümdarlığında olduğundan dolayı firavundur. Keops piramitinin mimarı
vezir Hemon’dur. Haman kelimesinin
kökenide buradan geliyor olabilir. Mimar vezir anlamında bir lakap.
Kassas.38. Fir'avn
dedi ki: "Ey ileri gelenler, ben sizin için benden başka bir tanrı
bilmiyorum, ey Hâmân, haydi benim için çamurun üzerinde ateş yak(arak
tuğla imal et de) bana bir kule yap, belki Mûsâ'nın tanrısına çıkarım,
çünkü ben onu (Mûsâ'yı) yalancılardan sanıyorum."
Naziat.24. "Ben sizin
en yüce Rabbinizim!" dedi.
Bu ayette, firavunun kendini ilah
edindiği açıkça görülüyor. Ayrıca tuğla(ateş kullanılarak hazırlana)dan
bina yapmak Mezopotamya’ya hastır. Eski Mısırlılar tuğla
kullanmazdı. Kaya kütleleri ile Piramitlerini yapmışlarıdr.
Kuran’da kazıklar sahibi firavun
ifadesi de bulunur. Babil’de, Hammurabi döneminde
yapınımına başlanan tanrı Marduk’un simgelerinden biri
çapa/kazıktır.
Çevirilerde
görülen Mısır ülkesi, Nil nehri, Kızıl deniz, Hz. Musa’ya Sina dağında
vahiy inmesi eklemelerdir. Nil, Mısır, Kızıl gibi özel isimler Kuran’da
bulunmaz. Kendi kitaplarını bile tahrif etmekten
çekinmeyen zihniyet tarihi verileri tahrif etmesmeside düşünülemez.
Tarih yazımı yanlıdır. Tarafsız bir yazımın olması çok zordur. Kuran
dışında. Eski Mısırı çağrıştıracak kelimeler Kuran orijinalinde
bulunmamasına rağmen Türkçe çevirilere eklenmiştir. Bunlara dikkat
etmenizi tavsiye ederim. Kızıl denizin yarılması değil, denizin
yarılması (deniz ifadesi Fırat veya Dicle nehirlerinden biri). Sina
dağına değil tura (tur Arapçada dağ demektir) çıkmak. Buda şunu
gösterirki Hadis ve hadislerin tefsir adlı kitaplarda kuran ile
yorumlanarak bu bilgiler din bilgilermize girmiştir.
Fig.1: MÖ.13 yüzyıla ait bir kabartma
Aslında
bulgulardan en önemlisi, yukarıdaki kabarmadır. Bu kabartmada, en sağda
büyük olarak simgelenmiş, başında 4 şeritli kavuk
bulunan bir kişi var. Bu kişi, nedense güneş tanrısı Şamaş
olarak belirtiliyor. Önünde masa ve masanın üzerinde güneş tanrısı Şamaş’ın
simgesi var. Üstte gizlenen iki kişi, masaya bağlı iplerle
masayı oynatmakta. Masanın solunda 3 kişi mevcut. Masaya en yakın
kişinin sağ elinde bir asa var ve sol eliyle masanın
ayağını tutuyor. En solda, başında 3 şeritli bir kavuk olan bir bayan,
en sağdaki kişiyle aynı elbiseyi giyiyor. Bu kabartmayı güneş tanrısı Şamaş’ın
önünde Hammurabi olarak yorumlanması bilinçli olarak
yapılan bir tahribatı düşündürüyor. En soldaki kişi ise ismi bilinmeyen
tanrı deniliyor.
Bu kabartmanın bir hikayeyi anlattığı
düşünüldüğünde, Kuran’da geçen Firavun, Musa,
sihirbazlar olayıyla benzerlik
gösterir. Firavun, Hz. Musa’nın
gösterdiği mucizelere karşı ülkenin en iyi sihirbazlarını çağırıyor. Sihirbazların
oynattığı ipler ve sopalar Hz. Musa’ya sanki gerçekten
oynuyormuş gibi geliyor. Kendi asasını yere attığında ejderha
oluyor ve sihirbazların yaptıklarını yutarak oyunlarını bozuyor.
Kabartmaya bakıldığında, en sağdaki
kişi kendini tanrı figürüyle simgeleyen Hammurabi’dir.
Üstte gizlenen iki kişi (sihirbazlar) masa ve üzerindeki güneş sembolünü
masaya bağladığı iplerle hareket ettiriyor. Buna karşı elinde asa
bulunan kişi (Hz. Musa), masanın ayağını tutarak
hareket etmesini engelliyor (sihirbazların oyunlarını bozuyor). Bu
benzerlik kimse tarafından görülmüyor. En solda bulunan bayanın, Hammurabi
ile aynı elbiseyi giymesi ve başında 3 şeritli kavuk taşımasından
dolayı kraliyet ailesinden olup; Hz. Musa’nın üvey
annesi, Hammurabi’nin eşi, kraliçe olması daha akla
yatkındır. O çağlarda meydana gelen olayların ki kuran bu örneklerle
doludur, o tarihin insanları tarafından resmedilmemesi mümkün değildir.
Fig.2.
Tanrı Marduk’un ejderha Tiamat’ı öldürüşü
Fig.3. Tanrı Marduk’un ejderha Tiamat’ı
öldürüşü
Tanrı
Marduk, Babillerin baş tanrısıdır. Hammurabi
zamanında tapılmaya başlandığı düşünülür. Yukarıdaki iki resimde
ejderha şeklindeki Tanrıça Tiamat ile Tanrı Marduk’un
savaşı görülüyor. Marduk bu savaşı kazanarak baş tanrı
olmuştur. Tanrı Enki’nin oğludur. Genel olarak onun
özelliklerini taşır. Şeytan figürü ile özdeşleştirilmiştir. Burada yine
çok tanrılı dinlerin efsaneleştirmeyle olayı saptırmasını görüyoruz. Hammurabi’nin
kaybettiği savaş ejderha hikayesine dönüştürülmüş. Ejderha
sihirbazların ortaya attıklarını yememişte, ortaya bir kahraman tanrı Marduk
çıkmış, ejderhayı öldürmüş. Kuran’ın ince
anlatımlarından biri olarak düşünüyorum. Yine efsane yaratan çok tanrılı
din. Asanın ejderhaya benzetilmesi
ile efsaneleştirmenin nasıl ve ne amaçla yapıldığını göstermiştir.
Fig.4: Hammurabi yasalarının yazıldığı
dikili taş
Soldaki
kişi güneş tanrısı Şamaş, sağdaki Hammurabi
deniliyor. Fig.1. ve Fig.2. ye baktığımızda, nedense Şamaş’lar
aynı olmasına rağmen Hammurabi figürleri birbirine
benzememektedir. Mantıklı olan Şamaş denilenlerin Hammurabi,
birinci resimdeki Hammurabi denilen kişinin Hz.
Musa, ikinci resimdeki Hammurabi denilen kişinin Haman
olmasıdır.
Hz. Musa’nın Sandığı
Fig.5: Sandık figürünün bulunduğu
kabartma
Resimde iki kişi görülüyor. Aslında
aynı kişinin iki farklı hareketi mevcut. Elinde Asur kral asası
olduğundan dolayı, Asur Kralı olduğu aşikar. Önce ayakta, sonra diz
çökmüş. Açık kapaklı bir sandığın önünde. Sandık kapağı kapanmasın diye
bir değnekle desteklenmiş. Sandığın önündeki kişi, sanki ibadet eder
gibi son derece saygılı. Taşın dış yüzüne sandığın şekli verilmiş. Benim
bildiğim tarihte kutsal olan tek bir sandık var.
Bu kişinin namaz kıldığı kanaatindeyim.
Kıyam ve rüku. Rüku diz çökme şeklinde. Kıblesi ve eliyle işaret ettiği
sandık. Sandığın içinde Tevrat yani yasa var. Aslında işaret ettiği
yasa.
Karun ve Asur Koloni Çağı
Asur koloni çağı, M.Ö. 2.000-1.750
yıları arasında yaşanmıştır. Bu dönemde Asurlu tüccarlar, Anadolu
kentlerinin dışında kurdukları Karum denilen yerlerde ticaret
yaparlardı. Uzun eşek kervanları ile Anadolu’ya kalay, parfüm ve kumaş
götürür; Anadolu’dan yün, bakır, değerli taşlar, altın, gümüş alırlardı.
Asurlular bu ticaretten zenginleşmişlerdi. “Karum”
Pazar yeri anlamındadır. “Karu” kelimesi ise ticari
ofistir. Karular, karumda toplanırdı.
Kuranda geçen “Karun”
kelimesinin özel isim olmadığı, “Karum” veya “karu”dan
türetildiğini düşünüyorum. “Karun”un, Anadolu-Asur
arasındaki ticareti yürüten tüccarların sermayedarı olma ihtimali göz
ardı edilmemeli.
Kültepe-KanişAnadolu'daki
bu ticaret sisteminin baş şehridir. Aynı zamanda Kaniş Krallığı'nın da
merkezidir. Kaniş karumundan çıkarılan tabletlerde
yazılı ilk borç senetleri ve faiz uygulamaları görülmektedir. Tarihte
ilk faizciliği başlatan Asurlulardır.
Eski Mısır’da Birinci Hiksos
Dönemi MÖ.2000-1.750; Mezopotamya, Suriye,
Filistin’de Amorit istilası MÖ.2.000-1.750;
Asur Koloniler Çağı MÖ.2000-1.750; Sümer
halkının tarihten çekildiği tarih MÖ.1750; Hamurabi’nin
ölüm tarihi MÖ. 1.750. Bütün bu tarihlerin çakışması tesadüf
mü? Neden aynı coğrafyadaki aynı zamanda olan olaylar arasında bağlantı
kurulmaz ki. Sümerliler Hz. Musa ile birlikte Babilden ayrılmış olmasın.
Neden Sümerlerin yok olduğu düşünülüyor anlamıyorum. Akatçayla birlikte
Sümercede yazı dili olarak kullanılıyordu, daha sonrasında da
kullanıldı. Benim düşüncem İsraailoğullarının 12 kabilesi arasında hem
Sümerliler hem Samiler vardı. Yahudilerin ırk ayrımı yapmaları,
Allahın’da ırk ayrımı yapacağı anlamına gelmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder